Palto ~~
palto ~~
Bizi arabasıyla bahçemizin önünde indiren beye dönüp, yarın bir aralık uğrarsanız evin eksiğini gediğini tamamlamaya gideriz bir basıma çıkışacağım ben pazar işiyle dönerken beni getiriver diye ricada bulundum.''elbette gelirim komşunuzda yarın geliyormus bugunlük ıssız olur idare edin. bir ihtiyacınız olursa da çekinmeyin ben az ilerdeyim arada da gelir giderim zaten sesimi duyarsınız'' deyince memnun kaldım bekçiden. bahçeye girerken cebimden çıkardıgım kilidi zehraya uzattım adet bozulmasın sen aç yine diye güldüm. eve girer girmez camı çerçeveyi açtım bir kahve... bir yorgunluk kahvesi.. şöyle acı acı yapıver zehram eksiğimizi de yazalım yarından sonra çıkmamız uzun sürer... ben yavasça soyunup dökünürken fatma bahçeden kopardıgı karanfili bardaga bırakıp su koymadan sabırsızca ''ne kadar kalırız burada'' cevap vermemi beklemeden ''ben niye geliyorum sizinle bıraksanızya beni orada siz dönesiye teyzeme yardım ederdim'' yönümü hiç çevimeden; _ teyzen kendini zor kotarıyor evladım, hem anlamıyorum bunu şimdi söylemenin ne manası var? _teyzem her iş çıkışı bir kitapla geliyor anne ertesi gün o kitabı götürüp baska kitap getiriyordu eve getirdikleri kütüphanenin yıpranan tamir edilmesi gereken kitaplarıydı. düşünüyorum anne, onları okumak istiyordum. yıpranacak kadar ne var içlerinde bilmek istiyordum keske beni getirmeseydin bu izbe yere! son söylediği ile muhabbetimizin ölçüsünün kaçacagını hissetmiştim. _sizinle burada kalmak istemiyorum! hele de bu mevsimde! yasıtlarıma bir baksana '' ''yaşıtlarıma bir baksana'' derken aldıgı savunmayı masumluga dönüştürdü birden dudakları büzüldü .. onun bu istekte oldugunu bilemezdim hem de buraya geldikten sonra gideceğim demekte ne oluyor! ne de olsa yıllardır bir odası bir kitaplığıyla uğrasır saatlerce çıkmazdı odadan, yüzünde memnuniyetsizlik belirmedi bir kez olsun, hiç sesini çıkarmamıstı bu meseleye. ne oldu birden, öfkeden dudakları okunmayacak kadar hızlı çarpışıyordu kelimelerle. sanki milli bir marşa katılmıs gibi yüksekti avazı, bununla nasıl bas edeceğimi bilemedim bir an.benim içinde kolay olmuyor ikide birde göç etmek. geçen her yıl yaşlanıyor bu ev benimle beraber, kim alır ki satsam üç beş lira için babamın hatırasını vermeyi kimi zaman aklımdan geçiriyorum, kim geçirmezdi ki hele fatmaya deyim bu fikrimi nasıl kolay olur düşünmesi.satıp şehirde çürümek bir bana sıkıntı gelir. belkide onu eylülün tam ortasında şehre geri yollamak en doğrusu olur ya da mahalleden bir kaç ahbabını mı getirmeli bilmiyordum nereden bilecektim. her yıl gideceğimiz günü bile bilir valizini de kendi eliyle hazırlardı diye çıkıştım fatmanın peşi sıra. aşagı uzattım sigaramı zehra közü maşaya sıkıstırıp; _bahçeye in abla kahven şurda diyerek masayı gösterdi. elimde sigara, verandaya geçerken yazlığın boş odasına doğru vardım ne zaman ağlayacak olsa bu odaya kitlerdi kendini bir iki tıkırtı duyunca kapıdan uzaklastım bir de kapımda nöbet mi tutacaksınız diye çıkışmasın neme gerek düşmanca laflar işitmek. acaba ne desem neyin var.. ne oldu sana yine... yine mi yine dersem ateşe odun atmış olacagım diye düşünürken bir tarafta kahve içip bir tarafta valizdeki sabunları çıkarıp rendeliyordum. aksam yanaşmış sofranın bir iki eksiğini tamamlayan zehra herkese birden seslendi _haydin sofraya ... abla ben çağırıyım mı ? _dur sen elleme hiç. yaşıtların demek haa.. yaşıtların, bizim hiç yaşıtımız olmadı fatma hanım, şimdi bunları desem, insanın ağzına neler geliyorda böyle susuyormus demek. duyulur duyulmaz sesle boyumca kız büyütüyüm altından alıyım üstünden veriyim, şimdi ben gidiyorum diyor. edepsize bak hele, git sende git zehra da gitsin ben de evimi ocagımı yakar deli olurum bundan sonra... aklımı allaha emanet edip sigaramın bitmesini beklemeden söndürdüm. ben kendi kendime söylenirken içeriden kapı sesi geldi, biliyordum çağırsak gelmeyeceğini.bu kadar öfkeye ragmen sakince; _ fatma kızım, bir derdin mi var yavrum bana demezsen işte zehra ablan var git etleri ceviriver hem. _yoo iyiyim _ e iyisinde.... _ hiç anne ne olacak benim ne derdim olacak on yedi yasıma geldim hala beni biçki dikiş kursuyla avutup duruyorsunuz ben ne zaman sehre inip kitap alacagım desem işte burdaya kitaplık neyi eksik ki dayın öğrencilik yıllarında faydalandı şimdi de sana kaldı dedin. paltom küçük gelmeye başladı kollarını onardın düğmeler diktin.bir kere büyüdüğümü görmedin. benim hırsımda hıncımda kendime. zaten burda iki kere daha yok bir seyim üstüme varmayın desem herkes mutlu olacak... _ palto mu kız derdin en yenisini alırım ben fatmama... kazık gibi içime oturan laflarına ne diyeceğimi bilemediğim hiç olmamıstı. birde dile vurmayanları dese kimbilir ne hal olurdu içim. bir bardak suyu bir yudum kalasıya kadar içip son yudumu gülün dibine çevirdim. ne desem de konu değişse bilmiyor zehranın gözlerine dikiliyordu gözlerim. az daha sessizlik olsa büsbütün canım yanacak... biraz düşündüm canım dar ağacına çekildi sanki, ben sakinleştikçe durumun keyfiyeti değişiyor sanki herkes içimi okuyacak sanıyordum. maşayla köz alıp bir sigara daha yaktım, beni sigara değil bu mütalaalar öldürecek bir gün. hislerim balıgın dışarı atlamasıyla denkti bir müddet can çekişiyor sonra suya yeniden giriyor.fakat bu mevzu üzerinde daha fazla duramazdım; _ fatma sen beni en sonunda mezara korsun git kurstan arkadaslarını ara da gelsinler açılacak olan bir yatak bir tabak değil mi... _ evet evet kurs arkadasımı çağırayım onları da beni eğlediğiniz gibi eğlemişlerdir ben sıkılırım hem onlarla keşke yüksekokuldan arkadasım olsa onlar bir garip muhabbetler biliyorlar. _ seninde işine gelir zaten bu bir takım garip muhabbetler, onlar neyse artık... azda olsa yumusadıgını edilen muhabbetten çok göz çizgilerinden anlayabiliyordum. yüzü asıldı mı azgın domuz derisi gibi gerilir bunun. bir yanım paltonu onarmasaydım ne edecektin zehmerinin ayazında diyor diğer tarafım kızcağız yüksekokullu kızların muhabbetine bile özenmiş varsın en yenisini giysin diyor yıllardır iliğimi kurutan bir gerçekte bana paltoyu onar diyordu.belki de tüm eziyeti tek basıma üstlendim diyeydi bu keder, yine de babasından bir çöp almak mı? asla! fatmayı avutmak güçse güç ne yapalım bir kaç saat fazla çalısırım bir palto yanında da ne isterse başka şey alırım. bir çaput parçasının bize ettiğine bak diye mırıldanırken bir yandan beynimde uçuşan kelimeleri kovuyor bir yandan semavere odun atıyordum. düşünceden farkına varmadım ağzına kadar odun tepmişim, _ tütün sardı zehra camları çekte gel. aksam olsunda karakayaya gidelim fatma, insan gökyüzü üstüne düşecek sanıyor karakayada. bakarsın yıldız kayar biz de dilek dileriz hı? gülerek cevap verdi; _ ilk kayan yıldız benim dileğim o zaman dileğini anladım ona hızlaca yönümü dönerek; _ne giyer bu yüksekokullu kızlar? diye sordum _ ne olacak senin benim giymediğimi giyer herhalde... yaşına veriyordum bu dediklerini kimi dediğine içten kimine ise dudağımın kenarından gülüyordum.baska türlüsü mümkün mü ki? bas edecek dermanım kesildi, bu fukaralık bize yapıştı sanki tüm afiyetimizi eline almış bir çocuğu havaya atar gibi atıp atıp tutuyor kaderim beni. alevler sarıdan kızıla doğru geçerken içimde yanan közleri de öteye itip; _haydi bakalım fatma semaver oldu, şu kaseti takta azcık eğlenelim. hem bakıver bi çalışıyor mu, ne zamandır açmıyoruz çalısmıyorsa gec olmadan bekire baktıralım bu gece uzun olur bakmayın gecelerin kısa olduguna karakayadan gelince bize lazım olacak ... karakayadan görünen gökyüzü bir benim tepeme yıkılacak gibi geliyor, bu haller ben de tezahür edeli çok oldu. şimdi hala buna sızlanmak anlamsız dedim içimden. fatma bir köz çıkarmış maşayla oyalanıyordu. aradan bir kaç saat geçmesine ragmen üstünden gecemiyordum bu yamanmış palto meselesinin. bu ev bana babamdan kalan tek mal varlıgı ugruna dişin tırnağın söküldüğü bu evi kızıma palto yapabilir üstüne üstlük yüksekokula bile yollayabilirim, evi satarım ... neden olmasın, fatmadan baska kimim var ki hem birazda zehraya pay çıkar fatmayla yasıt gibi oyunlar oynadı elinde büyüdü az demedi çok demedi... zehra da kızım sayılır.... bu ev bize odun olacak, palto olacak okul olacakmış meger diye düşünürken içimdeki heyecan yüzümü sarmış olacak ki fatma ''anne bir sey mi dokundu sana '' dedi... tek omzumla işaret ettim, gülümsedim... fatmam, benim cılız kızım ateşin başına çömelmiş başını dizlerinin üstüne dayamıs ufak tefek kırdıgı dalları semarevere atıyordu. on yedi yıldır dişten tırnaktan artırdım, dikiş dikmekten gözlerim kör sırtım kambur oldu nihayet bu kızı bu yaşa getirdim şimdi sıra babamdaymış demek... daha fazla mücadeleye kalkışmayı bırakacagım, _haydi zehra karakayaya anca variriz feneri yakalım ısınsın... bu akşam gökyüzü tepeme çökmekten vazgeçer belki, herkes gibi uçacağım sanırım. şu feneri şehre götürelim bari o kalsın...
